14 Şubat 2009 Cumartesi

broken link

kendi ruhunun ağırlığı altında ezilir mi insan? kendi ellerine tahammülü kalmazsa ne yapar ya da? mutsuzluğunun sınırlarını kendi içine sığdıramaz olursa peki? bu kadar imkansızlaşmalı mıdır hayat?

bu yazının 14 şubat'a denk gelmesinin son derece tesadüfi olduğunu itraf etmeliyim. ezeli kalp kırıklıklarım adı herkesçe bilinen herhangi bir günden tamamen bağımsız olup, yıllardır benimleler aslen. kendime dahil edip de üzegeldiklerim bunu iyi bilirler ne yazık ki.

çok soru sorup anlamaya çalışmak kötü birşey midir? geçmişle yüzleşmeye çalışıp barışmak imkansız mıdır? vedalaştıktan sonra karşı konulmaz bir geri dönme isteği varken, yine de ağlaya sızlaya devam mı edilmelidir yola? neden güçlü olmak için vazgeçmek zorunda kalınır hep ama hep, aslında güçlü olmak çoğu zaman durduğun yerde durabilmeyi ve yaşanılanlarla yüzgöz olmayı gerektirse de?

başkalarının geçmişleri nasıl olur da beni benimkilermiş gibi üzer? neden yakın hissettiğim insanlar bir bir bana verdiklerinden fazlasını alır çekip giderken? herkes nasıl hayatına hiçbirşey olmamış gibi devam eder ve tek sekteye uğrayan HER seferinde ben olurum?

yaşananlar kırık kalpler dışında aslında birbirini çağrıştırmamalıyken, nasıl olur da hepsi bir öncekinin karbon kopyası olur? ve ben bunu neden yıllar sonra, yavaş yavaş, kısık ateşte pişercesine fark ederim? çiğ kalmak daha iyi değil midir oysa? umursamamak, üzülmemek, vurdumduymaz olmak? yoksa dibim çoktan tutmuştur da ruhum mu duymamıştır?

aranan, özlenen, geri gelmesi istenen insan neden hep çok daha iyi olabilecek biridir? içinde bulunduğu boşluğu aslında en iyi dolduracak insan o değildir, bunu herkes bilir, ama yine de neden o özlenir, o aranır, o geri dönsün ve herşey yoluna girsin istenir?

gitmeler ve gelmemeler neden bu kadar dokunur? ölüme bile alışmaya ve üstesinden gelmeye programlanmamış mıyızdır oysa?

peki ya gidenin açtığı çukur, kendisinin bile kapatamayacağı kadar büyükse, ne yapılmalıdır? gidenlerin sayısı, gelenlerden hangi sebepten ötürü hep bir fazladır? bu denklem sonsuza kadar değişmeyecek midir, yoksa insan bunca yıldır yaşayageldiklerinden ötürü genellemeyi mi uygun görür kendine?

"aşk, arayarak bulunmaz" önermesi doğru olarak kabul edilse de, neden umudunu kaybetmekten bu kadar korkarsın? umut, kaybedilebilecek birşey midir hem? herşeyden vazgeçtiğimiz anda bizi bulmaz mı beklediklerimiz? hiçbir beklediğim beni hiçbir zaman bulamamış olsa da, neden hala bunlara inanmaya meğilliyimdir ben? bir kaç iç deniz dolduracak kadar ağladıktan sonra, neden hala netleşmez bunca sorunun cevabı aklımda?

sen, onu özlerken; ben nasıl seni sevebilirim?

ben, onu özlerken; sen beni nasıl öpebilirsin?

o, bütün bunlardan habersiz hayatını yaşarken; biz başka hangi şekillerde mutsuz olabiliriz?

iki bilinmeyenli bir denkleme üçüncü boyutu katıp herşeyi imkansızlaştırmanın anlamı nedir? istemesek de neden vaz geçemeyiz? doğru olmadığını bile bile "o soru boş kalmasın belki bir yerlerinden puan alırız" mentalitesiyle yazdığımız cevaplar hayatımız olagelince, kimi suçlarız? suçlayacak birini bulamayınca, ruhumun altında ezilecek kadar ufalmışsam, yanımda durup sana tutunmama izin verir misin; yoksa gururun düzenli olarak sulandığı için boyundan büyük müdür şimdilerde?

çekip gidebilenleri vazgeçilmez kılan nedir ki bu dürüstçe hissettiklerini paylaşabilenlerin arasında hemen hiçbir zaman var olmaz? herkes bir diğerinde dürüstlüğü ve içtenliği aradığını iddia ederken, nasıl olur da en dürüst ve en içten insanların canı hep en çok ve en sık yanar?

yıllardır kendimle baş başa olmamın sebebi olan kırılma noktası tam olarak nerededir ve ben onu hangi tutkalla tamir edebilirim dersin? bütün sorular bende ve bütün cevaplar sendeyken, nedendir bunca uzak duruşumuz?

hem kırılmaya bu kadar müsait hem de bütün bunlara dayanacak kadar güçlü olmamın sebebi nedir? hayata devam edebilmek beni güçlü mü kılar, yoksa güçlü olmak hayata devam edebilmeyi mi gerektirir?

hayatında sana rağmen var olmayı bu kadar isteyişimi bir gün takdir eder misin, yoksa kendi kargaşanda boğulmaya mütemadiyen mi bu kadar meraklı olacaksın?

nasıl olur da ufacık ihtimallere hayatının gidişatını bağlar insan?

tek istediğim; sıradan, hafif, eğlenceli bir birliktelikken hayatın hangi güçleri beni içinden çıkması çok daha zor bir çukurun daha içine itekler? benim bu güçlerle günün birinde barış antlaşması imzalamam mümkün müdür, yoksa bu da senin kadar imkansız bir hayalden mi ibarettir?

hiç gelmeyecek birini bekliyor olmamla, bıkmadan usanmadan yağan yağmurun ne alakası vardır ki her damla onu çağrıştırır?

alışkanlıklardan vaz geçmek zordur, imkansız değil. içinde alışkanlıklarından vazgeçmeye çalışacak gücü arayan sen, keşke günün birinde yanımda olabilecek kadar güçlü olduğuna da inanabilsen.

gelsen,
birlikte çamaşır suyuna bassak kirli geçmişlerimizi ve
gülümseyebilsek halimize.

ama onun yerine, hayatla aramdaki bağ.. gün be gün, göz göre göre kopuyor.

satırlarımın yol açabileceği kalp ve çaresizlik kirliliğinden dolayı peşinen özürler dilerim.

4 yorum:

  1. elif taginin tutmus oldugunuz aynayi daha da guzellesirdigini dusunuyorum sefgili raspberry.
    ayrica In accordance with the article 10 of the ECHR* I totally respect the way of your expression.

    YanıtlaSil
  2. * European Convention on Human Rights

    YanıtlaSil
  3. Where were you when I was burned and broken
    While the days slipped by from my window watching
    Where were you when I was hurt and helpless
    Because the things you say and the things you do surround me
    While you were hanging yourself on someone else's words
    Dying to believe in what you heard
    I was staring straight into the shining sun

    Lost in thought and lost in time
    While the seeds of lifeand the seeds of change were planted
    Outside the rain fell dark and slow
    While I pondered on this dangerous but irresistible pastime
    I took a heavenly ride through our silence
    I knew the moment had arrived
    For killing the past and coming back to life

    I took a heavenly ride through our silence
    I knew the waiting had begun
    And headed straight..into the shining sun*
    ..............................................

    coming back to life / pf

    YanıtlaSil
  4. işte bunu yapmicaktın altan..
    ya da yapıyorsan şu bölümü büyük harflerle yazıcaktın belki, kim bilir..

    I TOOK A HEAVENLY RIDE THROUGH OUR SILENCE
    I KNEW THE MOMENT HAD ARRIVED
    FOR KILLING THE PAST,
    ..AND COMING BACK TO LIFE.

    i HAVE TO believe, staring straight into the sun will someday pay off.. the sun will see me one day.

    YanıtlaSil